Showing posts with label seriousstuff. Show all posts
Showing posts with label seriousstuff. Show all posts

16.5.11

Sansüre Karşı Büyük Yürüyüş

Dün İstiklal caddesi belki de son yıllardaki en büyük kalabalığı gördü. Resmi rakam nedir bilmiyorum ama orada 40.000 insanın olduğu söyleniyor. Fiziksel rahatsızlığım aktivist ruhumu yenince malesef oradaki yerimi alamadım ama içimde çok büyük bir inanç vardı. Bu sefer her şeyin çok farklı olacağını hissediyordum. Yanılmadım. Saatler ilerledikçe kalabalık meydana sığmamaya başlamıştı,  gördüğüm bütün fotoğraflarda kalabalığın başı ve sonu belli olmuyordu. Twitter sayesinde an be an gelişmelerden haberdar oldum ve gelecek için içim biraz da olsa ümitle doldu. Bence bu harika bir başlangıçtı, yasa iptal edilinceye kadar her türlü yoldan hakkımızı aramalı ve sesimizi çıkarmaya devam etmeliyiz. Evde oturarak birşey yapamam diyenlere de hiç olmazsa twitter'da ya da bloglarınızda konuyu gündemde tutun diyebilirim. Özellikle #turkeynetban hash tag'ini kullanarak twitter'da konuyla ilgili düşüncelerinizi dile getirebilirsiniz. 
Domain isimlerinin yasaklanması, paketler, internetten alışverişe kota... Bunların hepsine, bütün sınırlamalara ve sansüre karşıyız. Her birey kendinden sorumludur ve kararlarını yönetebilme gücüne sahiptir. Hükümetin kişilere özel hayatlarında ne yapacağını söylemesine hakkı yoktur. Konu çocukları internetin zararlı içeriğinden korumaksa (ki çocuklar mutlaka korunmalı) bunu yapmak ailenin görevidir, hükümetin değil. 
Ayrıca standart paket uygulaması var nasılsa, birşey olmaz demeyin. Standart paket olunca şu an yasaklı olan sitelere de giremeyeceğinizi bilmelisiniz. 
Bu arada basınla ilgili bölümü de dile getirmek gerek. 40.000 insanın olay çıkarmadan, bir yerleri kırıp dökmeden medeni bir şekilde eylemini gerçekleştirdiği günü ekrana yansıtmayan, binlerce kişi yerine "yüzlerce kişi" diyen basın yayınlarını kınıyorum ve bu tür yanlı yayın yapan kanalları, gazeteleri ve web sitelerini boykot etmenizi öneriyorum. Umarım ilerki günlerde bu konu içinde harekete geçilir.


Yasa iptal olana kadar "İnternetime Dokunma" demekten vazgeçmeyin.


*Twitter'dan en beğendiğim fotoğraflar:


@sakaerka

@bilgeceyorum

@bilgeceyorum

@deliadamalibul

@kaplanseren

@vaksakal

Bu video aslında her şeyin özeti gibi!


İnternetime Dokunma Yürüyüşü 15 Mayıs 2011 from Firat Yıldız on Vimeo.

2.3.11

Blogspot Banned in Turkey!



Blogspot banned in Turkey because of some blogs illegally broadcasting Turkey Super League's matches which is owned by Digiturk. Digiturk applied law to ban that blogs but unfortunately there is no strict internet rules in our law system so they just cut off the blogspot in Turkey(I changed my DNS but this is temporary I think). Before law, Digiturk wanted to contact Google but it seems they didn't do anything.. 
I don't want anyone to touch my blog. I don't want them to touch my life. I hate the word "censor". We'll try to go on to keep our rights. Please do little favor for us and go this facebook page and like it, if you want to write about it just shout out! Also we are using #blogumadokunma hash tag in our tweets, it's time to take a stand against censorship!


Öncelikle konuyu bilmeyenler için bir özet geçeyim. Digiturk, yasal olmayan yollardan Lig TV yayını yapan bloglara karşı haklarını korumak için bir dava açtı. Ancak bildiğiniz gibi ülkemizde henüz internet şuçlarıyla ilgili kanunlar olmadığı için 5846'ıncı maddenin esnekliğinden yararlandılar ve bu şekilde Blogspot'a erişim engellendi. Yasakla ilgili ayrıntıları okumak için aşağıdaki linklere tıklamanız yeterli diyor ve devam ediyorum.
Bloguma dokunma çünkü ben yazmayı, paylaşmayı, keşfetmeyi seven bir bireyim. Sen benim bloguma dokununca benim hayatıma dokunmuş oluyorsun ve bunu yapmaya kesinlikle hakkın yok.
Bu olay sadece blog değil, daha önceleri Youtube, Fizy, Vimeo gibi birçok siteye erişim durduruldu ve sansür her alanda devam ediyor.
Yasaklamalar bizleri sadece daha geriye götürür, bir faydası olmayacağı kesin. Bırakın herkes istediğini özgürce yazsın, okusun, dinlesin, paylaşsın. Bu doğal haklarımızı elimizden almayın.
Hayatın her alanında her gün farklı yasaklarla karşılaştığımız şu günlerde bari burda özgürlüğümüzü elimizden almayın.
Yapılan bu sansürler insanların beyinlerine uygulanıyor. Yasakları normalleştirmeye ve onlarla yaşamaya alışmaya başlıyoruz işte o an asıl tehlike doğuyor. Yasaklara alışan bir toplum sesini çıkarmamaya ve olan bitenleri düşünmeden, tartışmadan kabul etmeye, boyun eğmeye başlar. Umarım hiç bir zaman o duruma gelmeyiz ve yanlışları düzeltmek için elimizden gelen her şeyi yapar ve haklarımızı geri alırız.
Blog yazarı ve okuyucusu olmanız gerekmiyor, gelin sizde bizim yanımızda, özgürlüğün peşinde olun.

24.2.11

Belediyecilik bunu mu gerektirir?

Aslında bu soruyu gerçekten bilmediğim için soruyorum. Dün bir iş için yolum Bahçelievler'e düştü. Dönerken 5 dakikalık bir mesafeyi yürümem gerekiyordu. Tabii yürüyebilirsem... Zira, İzzettin Çalışlar Caddesi'nin büyük bir bölümünde yol bakımı yapılıyordu. Bütün mekanların önü ve kaldırımlar kaldırılmıştı. Bölüm bölüm değil tamamen upuzun bir yolda kaldırım yoktu. O sırada nasıl yürüyeceğimi düşünürken fotoğraf çekmek aklıma gelmedi ama metrobüse giden sokağa girdiğimde de aynı görüntüyle karşılaşınca hemen orayı fotoğraflamam gerek diye düşündüm (Bu arada kalitesiz cep telefonu fotoğrafları için kusura bakmayın, makinemin pilini almamışım!). Ben o hiç sevmediğim ama yağmurlu günde giyerim diye aldığım balıkçı tarzı çizmelerimi giymiştim. Fakat o yoldan geçmek zorunda olan çocuklar, yaşlılar, işe giden insanlar var. Tekrar altını çizmem gerek, bu fotoğrafları çektiğim sokak, metrobüse çıkan sokak.
Bilmiyorum aranızda inşaattan anlayan birileri var mı ama bu nasıl bir görüntüdür? Bu iş başka türlü yapılamaz mı?










23.12.10

Bu kadar alışveriş merkezi yetmez mi?

Çocukluğuma dair hatırladığım şeylerin başında Galleria Fame City'de geçirdiğim güzel zamanlar gelir. Çok küçüktüm, Galleria'nın tek alışveriş merkezi olduğu yıllardı. Oraya gitmek en büyük eğlencelerden biriydi. Anneme Galleria açılmadan önce nerelerden alışveriş yaptığını sordum. "Nişantaşı ve Osmanbey'den alışveriş yapar, çoğu zamanda aldığım Burda dergisinin yardımıyla size kıyafet dikerdim" dedi. O elbiseleri hatırlıyorum, kesinlike sahip olduğum en güzel kıyafetler onlardı.
Şimdi ise giysilerde seçeneğimiz sınırsız ve alışveriş merkezine gitmek eğlence dışında bir rutin oldu. Tabii ki çeşitlilik ve seçeneklerin çoğalması çok güzel ama artık bu kadarı fazla olmuyor mu? Şehrin her tarafı kocaman beton yığınlarıyla dolduruldu. Nefes alacak yerler gittikçe azalıyor. İstanbul'daki AVM sayısı 100'e yaklaşmış durumda ve hala yeni projeler yapılıyor. Bu kadar çok alışveriş merkezine karşın, haftasonları gittiğinizde hepsi tıklım tıklım oluyor. Bunu gören yatırımcılarda insanların buna ihtiyacı olduğunu düşünerek ve para kazanacaklarını bilerek yeni projeler üstünde yoğunlaşıyorlar. Ama para kazanmanın başka yolları, insanların zaman geçireceği başka yerlerde olmalı.
Lunaparkları saymıyorum, İstanbul'da bana iyi bir eğlence parkı söyleyebilir misiniz? Bence İstanbul Disneyland ayarında bir eğlence parkını hak ediyor. Hatta bu zamana kadar yapmamaları çok tuhaf.
Peki MAC, Sports International, Hillside gibi uçuk fiyatlı spor merkezlerinin haricinde uygun fiyata gidebileceğimiz spor kompleksleri? Belki belediye tesislerini söyleceksiniz ama onlarda gün, saat kısıtlaması var. Haftada 2 gün, 2 saat yüzeceksiniz diye 180 TL veriyorsunuz ki bu da belediye tesislerine ve saatine göre çok yüksek bir fiyat. Hani hep Avrupa ve Amerika önümüzde örnek ya, madem öyle AVM açılacağına daha çok spor kompleksi yapılsa. Merter-Ataköy arası İstanbul'un en yoğun nüfusunun olduğu yerlerden birinde doğru düzgün yüzecek bir havuz yok. Amerika'da AVM çılgınlığı var evet, neredeyse her semtte gidebileceğiniz kocaman alışveriş merkezleri mevcut ama ona karşılık her semtte 25 dolar gibi uygun bir ücretle aylık saat ve gün sınırlaması olmadan spor yapabileceğiniz yerlerde var. Ülkemizde bunlar hala lüks sayıldığı için belirttiğim spor merkezleri sadece üst tabakaya hitap ediyor.
Türkiye'de bunları gerçekleştirebilecek yatırımcılar yok mu? Gelir düzeyinin az olduğu, arsa fiyatlarının düşük olduğu yerleri AVM'lerle dolduracaklarına daha faydalı birşey yapıp bunlara kafayı yorsalar mesela?
Kişisel gelişim kursları, tiyatro-konser salonları olsa daha fazla... Bunlar arz talep meselesi olabilir ama toplumun şekillenmesi dış etkenlerede bağlıdır. İnsanlar çevrelerinde olanlara kayıtsız kalamazlar. Yerinde saymayan, ilerleyen bir toplum için onu kültürel ve sosyal açıdan doyurmak gerekir. Umarım bu çılgınlık bir yerde son bulur ve şehri yok etmeden önce dönüp ona bir bakma fırsatı bulurlar.

14.12.10

Incest legal in Sweden, Obtain guns at age 18 in Turkey.

Sweden government made incest LEGAL. Turkey wants to make obtain guns at age 18. For God's sake, what's happening to this world?
Since 1984 three incest incident happen in Sweden. Probably they think that would not be problem for the country so made it legal. I am not familiar to biological issue but I read previous cases happened before. There is fathers who raped his daughter, have children-phisically normal but can we imagine that they are psychologically normal?
If a person has sexual perversions he/she can have sexual relationship with brother or daughter. Psychologically healthy people that we called "normal" don't do things like that. OK I don't think because of this law has been approved whole Sweden will make sex in the family (eeew even write this thing is discusting) but I can't find reason to LEGAL this issue. Sweden is well-known as free country but this can't be barbaric like that. What the difference between human and animal?
I think Sweden's future plans are to build more hospitals for disabled people. Actually they're not thinking about future, I think.

In my country there's nonscense things are happening too. It's hard to understand that people on the government making lunatic decisions for us. In a year, average 4000 people killed by guns in Turkey. And what they did is make this more? Giving guns to 18 year olds which are still unmature and easily fooled... This is clearly encouragement to have a gun. I hope people will against to this law. We will see..

I feel so sorry for world but not losing my hope. It's in our hands to make this life beautiful and great place to live.

İsveç'te ensest ilişki yasallaşıyor, Türkiye'de silah edinme yaşını 18'e indirmek istiyor. Dünya nereye doğru gidiyor Allah aşkına?

İsveç'te 1984 yılından beri 3 ensest ilişki vakası görülmüş. Herhalde bunu yasallaştırmanın sorun olmayacağını düşünmüşler ki işleri güçleri yokken böyle bir şeyi kanun haline getirmişler. Biyolojik olarak açıklamasını yapacak kadar konuya hakim değilim ama daha önce yaşanan bazı olayları okumuştum. Kızına tecavüz eden babalar var mesela, çocukları yaşıyor... Hatta kocaman adam olmuşlar ve fiziksel olarak normal olabilirler ama ya psikolojik olarak onların dengeli insanlar olduğunu düşünebilir miyiz?
Bir insanın cinsel sapkınlıkları varsa abisiyle ya da kızıyla ilişkiye girmeyi düşünebilir. Normal diye adlandırdığımız psikolojik olarak sağlıklı insanların bunu düşüneceğini sanmıyorum.
Tamam bu yasa onaylandı diye bütün İsveç'in aile içi sekse başlayacağını düşünmüyorum ama serbest olması için bir neden bulamıyorum. O kadar barbarca bir durum ki, kendini özgür sanan bir ülkenin bu kadarda cahilleşmemesi gerek. İsveç'in gelecek planları arasında daha fazla engelli hastaneleri açmak olduğunu düşünüyorum.
Daha doğrusu bu ülkenin geleceğini pek düşünmediğini sanıyorum.

Gelelim bize... Ha zaten neyimiz doğru diyeceksiniz ama bazen devletin ve bizim vekilimiz olduğunu sanan insanların bizim adımıza verdiği saçma kararları anlamakta çok zorlanıyorum. Töre cinayetleri hala kapanmamış bir yarayken, namus uğruna birilerini öldürmeye çok meraklı insanlar varken beyni daha gelişmemiş, kolayca kandırılan ve doldurulan gençlerin eline yasal olarak silahları nasıl verirsiniz? Onu eline alınca erkekliğini kanıtlayacağını sanan insanlar yaşıyor hala ülkemizde. Bu yasayı çıkarmak silah edinmeyi teşvik etmek değilde nedir? Teşvik etmek diyorum çünkü böyle bir yasayı çıkarıp buna izin vermek başka birşey olamaz.
Dünyamız için üzülüyorum ama umudumu kaybetmiyorum. Yaşadığımız hayatı daha güzel hale getirmek bizim elimizde.

9.12.10

Yellow Bird Project

Yellow Bird Project is a story of two heroes called Casey and Matt. They thought about to save the world and combine music and creativity for that. Then connected to indie bands, with their helps they get a chance to save the world!
So how is working? Casey and Matt meets to bands and want them to design t-shirts for YBP. Bands choose one charity organization and when you buy your favorite band's t-shirt you help to that organizations at the same time.
Their mission is to people know about charity organizations-help them. Maybe you'll be volunteer for that organizations after you know them. Also they wanted to get the attention to indie bands.
Some of the super bands who designed t-shirt for YBP are: Wolfmother, The Magic Numbers, Little Boots, Grizzly Bear, The National, Bloc Party, Metric, Broken Social Scene...
So when you help to charity org. you'll have very cool t-shirts. And they sell Indie Rock Colouring Book that I want to have it now!
Isn't it sweet organization?
Come join them: Yellow Bird Project


Yellow Bird Project Casey ve Matt isimli iki kahramanın hikayesi. Dünyayı nasıl kurtarırız derken müzikle yaratıcılığı birleştirelim demişler. Indie gruplarda onların destekçisi olmuş ve onlar aracılığıyla hayır kurumlarına yardım etme şansını elde etmişler.
Yellow Bird Project'in işleyişi nasıl derseniz... Casey ve Matt gruplarla iletişime geçip onların YBP için t-shirt tasarlamalarını istiyorlar. Tasarladıkları ürünler içinde birer tane hayır kurumu seçiyorlar. Bu t-shirtleri aldığınız zaman sevdiğiniz grubun seçtiği bir vakıfa sizde yardım etmiş oluyorsunuz.
Amaçları bu gruplar sayesinde insanların vakıflara yardım etmesi ve onları tanıması. Hatta belki ilerde o vakıflar için gönüllü olmaları. Ayrıca indie gruplara hak ettikleri desteği vermek ve dinleyicilerin onları tanımalarını sağlamakta amaçlarından biri.
YBP için t-shirt tasarlayanlar arasında Wolfmother, The Magic Numbers, Little Boots, Grizzly Bear, The National, Bloc Party, Metric, Broken Social Scene gibi şahane gruplar var.
Bu t-shirtleri aldığınız zaman bir vakıfa yardım etmek gibi ulvi bir işe imza atarken aynı zamanda harika t-shirtlere sahip oluyorsunuz. Hatta bir Indie Rock Colouring Book var ki hemen almak istiyorum!
Bence çok tatlı bir kuruluş, ne dersiniz?
Hadi sizde onlara katılın: Yellow Bird Project


Designed by/Tasarlayan: Metric 
Charity/Vakıf: MusiCounts


Designed by/Tasarlayan: Wolfmother
Charity/Vakıf: The Teenage Cancer Trust


Designed by/Tasarlayan: Beach House
Charity/Vakıf: House of Ruth


Designed by/Tasarlayan: The Broken Social Scene
Charity/Vakıf: Lake Ontario Waterkeeper
Designed by/Tasarlayan: The National
Charity/Vakıf: Safe Space


Designed by/Tasarlayan: King Creosote
Charity/Vakıf: Greenpeace





YBP Scarf/YBP Atkı

1.6.10

Why don't you donate your clothes?






Bu haftasonu evde boya, temizlik vs. derken kullanmadığım baya bir eşyanın olduğunu farkettim. Zamanı gelir diye sakladığım kullanmadığım ve muhtemelen önümüzdeki 10 yıl içinde kullanmayacağım eşyalardan başka insanların faydalanması gerektiğini düşündüm. Bu işi her zaman anneme devrederim ve o halleder ama teyzemin bir rehabilitasyon merkezinde eğitmenlik yapmaya başlamasından beri bu iş için ona başvuruyoruz. Ordaki öğrencilerin çoğunun maddi durumu iyi değil. Belirli aralıklarla gelen yardımlarla o ailelere bağış yapılıyor, bende bu eşyalarımı onlara vermek üzere kutulara yerleştirdim. Eğer sizinde çevrenizde böyle yardım alan yerler, tanıdıklarınız ya da bildiğiniz güvenilir kurumlar varsa lütfen kullanmadığınız eşyalarınızı bağışlayın.


Açıkçası eskiden şimdi olduğum kadar bilinçli değildim ve bir şeyi almam için sevmem yeterdi. Şimdi alırken gerçekten işime yarayacak mı, ya da bu elbiseyi gerçekten giyebilecek miyim ve evde ona göre kombinleyeceğim bir şey var mı diye düşünüyorum. Çünkü dolabımda alıpta giymediğim, kombinleyemediğim bir sürü kıyafet vardı ve onlara benden daha çok ihtiyacı olan insanların bunlardan yararlanması gerekiyordu. Unutmayın hayatta hiçbir şey vazgeçilmez değildir, öyle anlar olur ki asla dediğiniz şeylerden bile vazgeçtiğinizi görürsünüz. Sonsuza kadar yaşayamayacağımıza göre eşyalarımızı istiflemenin manası yok, vererek hem kendinize yer açacak hemde bunu yaptığınız için kendinizi daha iyi hissedecek ve başka insanları mutlu edeceksiniz.
Biz nerede ne yiyelim, hangi kıyafetleri alalım derdindeyken bir ayakkabıya bile muhtaç olan çocuklar var, onları düşünen ve yardım eden bizler olabiliriz. Hadi daha ne duruyorsun, dolabını gözden geçirmeye başla bakalım.


Bağışlayacak eşyalarım var ama nereye bağışlayacağımı bilmiyorum diyenler için yardım alan bazı kuruluşların linkleri:

LÖSEV: Yardımseverler için bağış kılavuzu.
Beşiktaş Belediyesi: Dost Eller
Umut Çocukları Derneği
Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı
Beyoğlu Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı

Last weekend we had some painting and cleaning stuff at home. I realised that I have so many clothes and other stuff that I not used for years. I kept them to use later but I think won't use them anymore. Every year I make this but this time I tried to be more generous. My aunt is trainer in rehab for disabled people whose monetary situation is not good. They help them periodically, I put my clothes and other stuff into box to give them. If you know any poor people around you or charity organizations you know please donate your clothes and other stuff that you don't use.

Obviously I wasn't so aware of shopping, I just bought what I love but I changed. When I buy something I asked myself that "Is it really necessary? Will I use it more than once?". If answer is "No" I don't buy it. I had so many clothes that I bought because I love but can't combine and I know there is so much people out there need them. Nothing is irrevocable in this world and we are not immortal so why we stocking our closets? Just give them, make other people happy and you will feel happy too.