Showing posts with label what to do in chicago. Show all posts
Showing posts with label what to do in chicago. Show all posts

13.12.10

USA - Chicago [Part 2]

Müzeler ve görülmesi gereken diğer yerler: Art Institute'la ilgili geniş bir yazı yazmıştım daha önce. Onun haricinde zamanınız olursa ve modern sanatla ilgileniyorsanız Museum of Contemporary Art tam size göre. Müze ücretleri $10-27 arası değişiyor. Bazı müzelerin ise ücretsiz günleri oluyor, onları takip etmek için buraya göz atabilirsiniz. Art Institute $18 ve kesinlikle her kuruşuna değer. Ben diğer müzelere gitmedim ama kocaman bir dinazor iskeleti ve daha bir sürü ilginç şey görmek isterseniz Field Museum, su dünyasına ilgiliyseniz Shedd Aquarium, uzayda neler varmış derseniz Adler Planetarium alternarifler arasında tabii.
Eğer hava kapalıysa sakın denemeyin ama güzelse Chicago'ya tepeden bakmak için Willis(eski adıyla Sears) Tower'a çıkın. Ben onun yerine Navy Pier'de dönmedolaba binmeyi tercih ettim. Onda da şehri görüyorsunuz ne de olsa. Navy Pier içinde küçük kapalı bir botanik bahçe, Shakespeare Tiyatrosu, ufak bir lunapark ve alışveriş merkezinin bulunduğu yer. Konum olarak gerçekten çok güzel. Özellikle haftaiçi gündüz saatlerinde gidilmesi tavsiye olunur.
Öğlen saatlerinde yemeğinizi alın ve gidip Millenium Park'ta oturun. Şehir merkezinde çalışan insanları, anaokuluyla birlikte gezmeye gelen grupları ve bir sürü turisti orda görüceksiniz. Cıvıl cıvıl ve şahane bir yer. Kitabınızı ya da fotoğraf makinenizi yanınıza alırsanız orda çok eğleneceğinizden eminim.
Alışveriş yapmayacak olsanız bile Michigan Ave, Magnificient Mile'da mutlaka dolaşın.





Uygun alışveriş noktaları: Downtown'da bulunan Nordstrom Rack kesinlikle en iyisi. Kadın, erkek, çocuk kıyafetleri, kozmetik ayakkabı çanta ne arasanız orda. Hem de çok uygun fiyatlara. Mesela designer ayakkabılar 800'lerden 200'lere 100'lere düşmüş durumda. Kıyafetlerse 10-200 arası değişiyor. Bir de sadece Amerika'da olan ve şanı dünyaya yayılan Forever 21 var ki, içeri girince internette ürünlerinin sadece %5'ini gördüğünüzü anlıyorsunuz. O mağazalara girip de 2 saatten önce çıkmak imkansız! Target'larda da bazen şaşırtıcı derecede güzel şeyler olabiliyor. Kocaman bir süpermarket gibi görünsede zamanınız genişse kıyafet bölümünü karıştırmalısınız. Bu arada Zara'ya girmek gibi bir hata yapmayın çünkü bizdekinden pahalı! Macy's, Target, Sears gibi içinde onlarca marka olan büyük departman mağazalarda da çok uygun ürünler bulunabiliyor, mutlaka bakılmalı.







Ulaşım: Chicago çok iyi bir metro ağına sahip. Neredeyse istediğiniz her yere metroyla ulaşabilirsiniz. Bizdeki İstanbul kart gibi onlarda CTA kartları var. Tek günlük, 7 günlük, 1 aylık sınırsız kart alabileceğiniz gibi boş kart alıp istediğiniz kadar doldurabilirsiniz de. Otobüs ve metroyu kapsayan kart günlük sınırsız $5.75, 1 haftalık $23. Kısa mesafelerde taksi kullanmak bayağı mantıklı çünkü taksi fiyatları uygun ve burdaki taksiler gibi sizi kandırma ya da karışık yollardan götürme gibi durumları yok. Zaten neredeyse istisnasız her arabada navigasyon mevcut. Water-taxi de diğer alternatiflerden biri, Michigan Avenue'dan binip Navy Pier'e kadar hem tekne gezisi yapmış hem de istediğiniz yere varmış olursunuz. Hem de sadece $4-6 arası. Bu arada Navy Pier'den kalkan gezi tekneleri var. Öğle yemeği, brunch ya da akşam yemeği seçenekleriyle birlikte hemde. 2 saatlik öğle yemeği $45, brunch $58, 3 saatlik akşam yemeği ise $95 civarı. Şık bir yemek ve tabii ki şehri Michigan gölünden görmek için güzel bir atraksiyon.






Chicago gerçekten görülmeye değer bir şehir. Genel olarak Amerika'daki insanları çok sevdim. Hepsi çok güleryüzlü ve çok nazik. Bir insan yanınızdan geçerken aranızda neredeyse 1 metre varken "özür dilerim" diyor, düşünsenize! Etrafta asık suratlı insan göremiyorsunuz neredeyse. İnsanların ön yargıları yok denecek kadar az. Eğer sizin Amerika'ya karşı ön yargılarınız var ise oraya gittiğinizde kalıcağını pek sanmıyorum :)

12.12.10

USA - Chicago [Part 1]

Daha önce burada yazdığım gibi Eylül sonu gittiğim Amerika'da bir ay kaldım. Açıkçası Amerika öncelikli gezi planlarımdan biri değildi. Hatta öyle bir plan yoktu ta ki teyzem teklif edene kadar. Oraya gitmemizin asıl sebebi çok sevdiğim bir arkadaşımızın düğünüydü. Onların yaşadığı Chicago ilk durağımızdı.


Double Tree Otel'den Downtown manzarası

Bilet/Uçuş: O aylarda bilet fiyatları yaza göre çok daha ucuz oluyor. Örnek vermem gerekirse ben KLM'den Amsterdam aktarmalı olarak 520 Euro civarı bir ücret ödedim gidiş dönüş için. Doğruyu söylemem gerekirse oturma planı çok iyi değil, koltuklar arasındaki boşluk çok az, bunu geliştirmeleri gerek. Belki 3-4 saatlik Avrupa uçuşları için o koltuklar sorun olmayabilir ama 7-8 saatlik bir uçuş söz konusu. Daha önce KLM'le uçmadığım için THY gibi olacağını sanmıştım ama meğer 80 euro daha fazla ödeyip Economy Comfort almak gerekiyormuş. Koltuk alternatifleri ve fiyatları için buraya bakabilirsiniz. Bunların haricinde hostesler çok güleryüzlü ve yardımsever, bu konuda mesela THY'yi geçtiklerini söyleyebilirim çünkü malesef bazen bizim hosteslerimiz çok tuhaf oluyorlar. Bir şey istediğinizde sanki zorla hareket ediyormuş gibiler ya da ben öylesine çok denk geldim! Tekrar gitsem yine KLM'i tercih ederim herhalde, uygun fiyat ve iyi hizmet var çünkü ortada. Uçak içi eğlence ise çok iyiydi. HBO dizilerinden seçme bölümler, dram-komedi-belgesel-yeni-klasik-dünya sinemasından çok güzel filmler vardı. Ayrıca müzik bölümü de epey geniş ve her zevke hitap ediyordu. Alternative Rock kanalında Kings of Leon, Gorillaz, White Stripes, Muse gibi grupların albümlerini dinleyebildikten sonra daha ne isterim?


Yemek: Amerika tabii ki fast-food'un cenneti ve gerçekten her şey çok lezzetli. Yalnız porsiyonlar burdakine göre karşılaştırınca çok büyük. Bizdeki büyük boy içecek onların ortasına denk geliyor. Neredeyse her yerde içeçeğe standart bir ücret ödedikten sonra istediğiniz kadar içebiliyorsunuz. Markette bile cipsler, dondurulmuş pizzalar, kekler hepsi ekstra büyük boy. Amerika'nın çoğunun obez olma sebebi bunlar herhalde. Ben de orda yaşasam bende obez olurdum sanırım :p
Burda yiyemeceğiniz ve tatmanız gerek dediğim şeylerden biri Auntie Anne's Pretzel. Taze yapılmış pretzel'ı cheddar peyniriyle yemek gerçekten çok lezzetli. Alışverişe ya da gezmeye ara verdiğinizde mutlaka bunlardan yiyin.
Garrett Popcorn Shops'ta lezzetli atıştırmalıklardan. 4-5 farklı çeşidiyle(tereyağlı, kuruyemişli, karamelli, sade aklımda kalanlar) denemeye değer. Tereyağlı benim favorim.
Amerika'ya gitmişken Cheesecake Factory'ye gitmemek olmaz. Oranın İstanbul'da yaşayanlara tuhaf gelen bazı yönleri olacaktır. Mesela suyun plastik bardakta getirilmesi! Fiyasko :) Dekorasyonda biraz iç karartıcı, burda tek kişi 30-35 TL ödediğiniz yerlerin ne kadar şık olduğunu bilirsiniz. Orda sanırım bunlara pek özen göstermiyorlar ama yemekler diğer her şeyi unutturur. O kadar lezzetliler ki, her seferinde farklı şeyler denememe rağmen beğenmediğim hiçbir şey olmadı. Chicken Madeira en sevdiğim oldu, o ayrı.
Chicago usulü deep-dish pizza şehrin en ünlü yiyeceği. Ben Connie's 'de yedim ama siz gerçeği için Uno'yu tercih etmelisiniz :)






Eğlence: Benim için gittiğim yerlerdeki gece klüpleri değil ordaki canlı etkinlikler önemlidir. Konser tabii ki bunlardan en önemlisi. Malesef ani gelişen gitme kararı yüzünden o tarihlerde hangi konserlerin olduğuna gitmeden önce bakamadım. Downtown'dan eve dönerken The XX konseri kaçırdığımı görüp acayip üzüldüm. Biletler erken çıktığı için siz siz olun daha önceden tarihlere bakıp, biletinizi internetten alın.
Navy Pier'de Shakespeare Theatre'ın programlarına mutlaka göz atmalısınız. Ayrıca ünlü Chicago Theatre'da oyun ya da konser izlemek de güzel etkinliklerden biri.