Showing posts with label citylife. Show all posts
Showing posts with label citylife. Show all posts

9.4.11

Keyif

Güneşli bir Cumartesi'den sonra meteoroloji yanılmazsa yağmurlu ve soğuk bir Pazar günü bizi bekliyor. Baharın kokusunu aldık bir kere, soğukta olsa fark etmez, atacağız kendimizi sokaklara. 
Şahane bir kahvaltı denince aklıma ilk Karaköy Namlı geliyor. Fiyatlar ortalamanın birazcık üstünde ama arada böyle kaçamaklara yer vermek gerek. Tıka basa doymak istiyorum, uzun uzun oturup keyif yapmak istiyorum derseniz açık büfe brunch kişi başı 38 TL imiş. 




Çok yediniz, doydunuz. Tabi onları yakmak gerek. O zaman Karaköy'den Tünel'e doğru yavaş yavaş yürümeye başlayın. Galata'ya uğradığınızda şöyle bir durun etrafa bakın. Shopping Fest'in Galata'ya uğradığını göreceksiniz. Her şeyin en farklısını orda bulabilirsiniz, hemde bu sefer %70'lere varan indirimlerle. Pek beğendiğim FuduMudu ve ilginç takılarıyla Urban Bake, şahane kıyafetleriyle Burcu Kuru tasarımları ve daha fazlası için Building'e uğramayı unutmayın. Hatta en iyisi Twitter'da Serdar-ı Ekrem Sokağın hesabını takip edin ve sokakta olan biten her şeyden haberdar olun. 




Birazda sanata bulaşın ve son zamanlarda şahane işleri sergileyen Galerist'te Ayça Telgeren'in dün sergilenmeye başlayan ilk kişisel sergisi "Serbest Dalış"a göz atın. Cut out tekniğiyle oluşturduğu dev yapıtları 7 Mayıs'a kadar Galerist'te görebilirsiniz.




İstanbul Film Festivali devam ederken, pazar gününüzü güzel bir filmle sonlandırmak kadar iyisi olamaz. 21:30'da Rexx'te gösterilecek gala filmlerinden biri olan "Never Let me Go(Beni Asla Bırakma)" veya Fitaş'ta gösterilecek "Rabbit Hole(Mutluluğun Peşinde)" ağır tempolu filmleri kaldırabilen bünyelere tavsiyemdir. Fakat ben Hollywood'dan şaşmam derseniz şu an gösterimde olan Source Code gayet sürükleyici görünüyor!




Filmden önce Que Tal'a uğrayıp tapasların tadına bakın, festival biletinizi gösterdiğiniz takdirde %10 indirimde bonusu!


Günün şarkısı Bloc Party'den gelsin, Sunday.  http://fizy.com/s/1mkg8m


İyi Pazar'lar!

1.2.11

Social Media Week - Istanbul



McCann Erickson'un organize edeceği Sosyal Medya Haftası dünyanın birçok başkentiyle eş zamanlı olarak 7-11 Şubat tarihleri arasında İstanbul'da gerçekleşecek. İlk kez 2009'da New York'ta düzenlenen etkinlik medyada geniş yer bulmuş ve 2010'da 6 şehire daha yayılmış. 2011'de ise bu şehirlerin arasına biz de katılıyoruz. Twitter'da tesadüfi bir şekilde rastladığım Social Media Week hesabını gördükten sonra sitelerinden programı inceleyince gerçekten çok heyecanlandım.
İster profesyonel, ister amatör olarak bu konuyla ilginenin ama sosyal medya artık hayatımızın bir parçası, o yüzden bu etkinlikte herkes kendine göre bir bölüm mutlaka bulacaktır. Benim gibi editörlük yapmak isteyip dijital medya üzerine yüksek lisans yapmayı düşünen biri için ise çok daha heyecan verici bir etkinlik bu. Modadan teknolojiye, futboldan reklama, gazetecilikten müziğe kadar birçok konu ve popüler konuşmacılar var.
Yanlış bilmiyorsam, tüm etkinlik internet üzerinden canlı yayınlacak. E konu sosyal medya ise bunun olmaması şaşırtıcı olurdu değil mi? 
İlk iki günü Galatasaray Üniversitesi'nde, geri kalan üç gün Bilgi Üniversitesi'nde gerçekleştirilecek etkinliğin açılış ve kapanış partileri Nublu'da olacak. Seminer sonrası yorgunluk atmak için haftanın 5 günü Nublu toplanma mekanı olacak. Etkinlik saatinin gündüz olması tabii ki çalışan kesimi olumsuz yönde etkiliyor ama yine de katılımın iyi olacağını düşünüyorum. Bigumigu'dan Sosyal Medya Trendleri'nin kontenjanı çoktan doldu bile!
Social Media Week'e katılım tamamen ücretsiz, yalnız, katılım günlere göre değil etkinliklere göre yapılıyor. Toplam 27 ayrı başlığa sahip olan programdan kendime 17 tanesini seçtim. Sizde kontenjan dolmadan etkinliklerde yerinizi alın! Umarım o zamana kadar bir aksilik olmaz ve orada görüşürüz. Kimler geliyor, görelim? 

Program, kayıt ve daha fazlası için Social Media Week website, facebook, twitter.

26.1.11

Blogger's Base

Daha önce Musicincolors ve Musicalife kardeş sitelerinin sahibi Hayalsu'dan size bahsetmiştim, bugün kendisiyle tanışma fırsatım oldu. Panel sonrası Bloggers Base'i çok duyduğunu ve merak ettiğini söyleyince bizde merakımızı gidermek için Serdar-ı Ekrem yollarına düştük. İstanbul'un aşırı yağmurlu ve benimde topuklu ayakkabı giydiğim bir güne denk gelmesi haricinde iyi ki Bloggers Base'e gitmişiz.
İçeri girince plaklarla dolu bir giriş sizi karşılıyor. Daha sonra ufak bir Cafe Nero köşesi ve Blogger'ların kuşatma alanı! Orda kullanabileceğiniz notebook'lar mevcut. İnanılmaz güzel seçilmiş kitaplar ve objeler var. Hani "çok sıcak bir ortam" derler ya klişe deyişle, aynen öyle. Ben çok sevdim, bir dahaki sefere orada daha çok zaman geçirmeyi, hatta bir an önce tekrar gitmeyi planlıyorum. Tabii İstanbul havası kendine gelince!





Dijital Deryada Gazetecilik

SAE Institute tarafından Salon İKSV'de düzenlenen Dijital Deryada Yaratıcılık konulu paneline katıldım bugün. İlk duyduğumda çok ilgimi çekmişti ve gitmem gerektiğini düşündüm. 3 bölümlü panelin ilk bölümüne katıldım.
Hurriyet.com.tr genel yayın yönetmeni Fatih Çekirge yazılı basından dijital dünyaya geçişte kendi yaşadıklarını paylaştı. Hurriyet'in yaptıklarından ve ilerde dijital basının nereye gideceğinden bahsetti. Monologdan, diyaloğa dönen haber düzeninde ilerde yorumcuların daha fazla rol alacağını, gazetecilerinde o günkü bir olay hakkında yarınki gazete yazısını beklemeden anında 1 paragraflık yorumlarının habere ekleneceğini söyledi. Gazetenin bir sonraki günü, televizyonun o anı ve internetin o an televizyona ulaşamayanlar için sıcak haberi anında sunduğunun özellikle altını çizdi.
Netbook Media reklam şirketi CEO'su Emre Tümer'de internette reklam oranlarının dünü ve bugünü kısa bir özet geçti. Hoşunuza gitmese bile, bence reklamlar olmadan internet gazeteciliğinin ilerlemesi bu kadar kolay olmazdı. İşin içine para girince bazı şeyler biraz değişiyor ama onlar olmadan bu kadar hızlı bilgi akışına ulaşmamız zor.
Üçüncü konuşmacı Bilgi Üniversitesi'nden Doç Dr Aslı Tunç daha çok blogger'lardan ve halkın habere nasıl etki ettiğinden bahsetti. Verdiği örneklerde İngiltere metrosundaki patlama vardı. İlk 6 saat içinde BBC dahil hiçbir haber kanalı olay yerine ulaşamazken ilk görüntüler Youtube'a düşmüştü. O 6 saat içinde BBC'ye gelen mail, SMS, video kayıtları ise sınırsız ve bütün kanallar haberlerinde o amatör görüntüleri kullanmışlardı. Konuşmanın sonunda değindiği en önemli konu "Gazeteler ölebilir ama gazetecilik asla". Yüzde yüz doğru çünkü gazeteler iPad'e de geçse orda yazılanların içeriği her zaman önem taşıyacaktır. Haber sadece başlıktan ibaret değil, okurken hala içinde neler yazdığına dikkat ediyoruz. Zaten internet gibi sonsuz bir ortamda iyilerle kötüleri birbirinden ayırmak artık çok kolay.
Son konuşmacı IP TV derneği başkan vekili Atıf Ünaldı idi. Katılımcılara sorduğu ilk soru "Aranızda navigasyon ve iPad kullan var mı?" oldu. 3-5 kişi haricinde kimse kullanmıyordu ve bunu Amerika'da sorsa oranın %80'lere çıkacağını söyledi. Biz genelde 3-5 yıl arasında o oranlara yaklaşıyormuşuz. Evet haklı ama bence Amerika'yla Türkiye'yi karşılaştırmak pek doğru değil çünkü bizdeki alım gücüyle ordaki arasında dağlar kadar fark var. Bu tamamen ekonomiyle ilgili bir durum. Değil iPad, evinde bilgisayar olmayan, memur maaşıyla kıt kanaat geçinen bir çoğunluğun olduğu ülkeyle Amerika gibi kişi başına düşen yıllık ortalama geliri $46.000'lerde olan bir ülkeyi karşılaştırmak zor bence. Ayrıca ilerde bilgisayar kullanmayacağımızdan, önümüzdeki 10 sene içinde telefon kabinleri gibi yerlerden internetle ilgili bütün işlemlerimizi yapabileceğimizden bahsetti. Gelecek teknolojisiyle ilgileniyorsanız Atıf beyi mutlaka takip edin.
Salon İKSV ve SAE Institute'a böyle yararlı bir panel düzenledikleri, konuşmacılarada yararlı bilgilerini bizlerle paylaştıkları için teşekkür ederim ama ilk oturumda her konuşmacının en azından yarım saate ihtiyacı vardı bence, belki bir dahaki sefere...

17.9.10

Grand Bazaar - History Smells Good

So many shopping malls opening in the world-everywhere. They are huge, reachable and we could find everything in one place. Except of that Grand Bazaar is still the most beautiful one. Grand Bazaar located in Istanbul, Turkey - one of the oldest(since 1461) shopping center in the world. Silvers, golds, kaftans, hand made plates blinks you from shopping windows. They all seems beautiful to you. Even if you don't want to buy something, you could go there just for great Turkish coffee.
My mom always says "Buy less, but what you buy should be timeless and have good quality". I didn't keep her words before but for 1 year I understand what she tried to told me. We all fooled by stores discount news. We tried to reach and buy all the things that cheap and nice. For sure its not conscious shopping, we lose themseves in stores. When you stop and think about that you'll see you have many clothes or accessories that you bought cheap but don't use anymore. When I thought to bring limits to my accesories buying last year, I came across to very nice store in Grand Bazaar. Its full of silvers, gemstones like ruby, sapphire, emerald and semi-precious stones like amethyst, amber, onyx. Me and mom spent three ours in that little store! We found amazing things. They are starting from average prices and go up to thousand dolars. So I decided to buy less but great. Don't forget to shop from your local stores. They always have best things but when we are living in one place we generally can't see its precious things.

Kocaman alışveriş merkezleri açıladursun içlerinde hala en güzeli ve en kendine has olanı Kapalıçarşı'dır. Pırıl pırıl vitrinler, o vitrinlerden size göz kırpan gümüşler, altınlar, kaftanlar, tabaklar o kadar güzel görünür ki gözünüze. Düşünsenize 1461'de açılan bir yer, neler görmüş geçirmiş. Osmanlı zamanını canlandırın kafanızda, fesleriyle kaftanlarıyla orada dolaşan insanlar gelir gözlerinizin önüne.
Bir şey alacak olmasanız bile sadece o güzel atmosferi yaşamak, güzel bir Türk kahvesi içmek için uğrayabilirsiniz oraya.


Annem her zaman "az ama kaliteli ve zamansız şeyler al" diye söyler bana. Eskiden onun bu dediklerine önem vermezdim ama geçen seneden beri onun sözünü tutmaya çalışıyorum. Mağazalarda kocaman gördüğüm %50, %70'lere kanmadan sadece ihtiyacım olan ve gerçekten üstümde güzel duran şeyleri almaya çalışıyorum. Bunun Kapalıçarşı ile alakası ne derseniz, oraya gelmek üzereyim. Ben eskiden beğendiğim her takıyı almaya çalışırdım. Tabii pahalı olanları değil, accesorize, claire's gibi uygun mağazalarda ya da pasajlarda gördüğüm güzel, ucuz ama çabucak deforme olan şeyleri alırdım hep. Sonra bu ucuz diye aldığım şeylerin aslında çok masraflı olduğunu fark ettim. Çok beğenerek aldığım bir küpe 3-4 kez kullandıktan sonra kararıyordu böyle olunca takmak istemiyordum tabii. Takılarıma bir sınırlama getirmeyi düşündüğüm sırada annemle Kapalıçarşı'da çok güzel bir dükkan keşfettik.Doğal taşlar ve gümüşlerle dolu küçücük dükkan daha ilk gidişimizde bizi içine aldı ve 2 metrekarelik yerde farkına varmadan 3 saat geçirdik. İşte orda edindiğim takılar hayatım boyunca takabileceğim, hatta ilerde çocuklarıma bırakabileceğim kadar güzel şeyler. Aklınıza sakın aşırı pahalı şeyler gelmesin. Aldıklarım içinde küçük yakut, zümrüt taşları olan gümüş aksesuarlar. Taşları 1. kalite olmadığı için fiyatları çok uygun. Fikriniz olması için fiyat vereyim; gümüş bilezik $35, zümrüt damlalı küpe $45, annemin aldığı 5 farklı taştan oluşan 4 sıralı kolye $300 civarı, ametist takımlar 40 TL, yüzükler 15 TL'den başlayıp ağırlığına göre daha yukarılara çıkıyor.
Yanı başınızda duran bu şahane yerin değerini bilin, Kapalıçarşı sadece turistlerin gezeceği bir yer değil.











Photos taken randomly in grand bazaar by me. i don't have professional cam but try to do my best. Click on them to see original size.
Fotoğraflar kapalıçarşı'da tarafımdan çekildi. profesyonel kameram yok ama elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Üzerlerine tıklayınca orjinal boyutunda görüntüleyebilirsiniz.

10.5.10

Şehir Fırsatı


1 TL'ye sinema bileti güzel olurdu değil mi? Ya da sevdiğiniz restoranda yarı fiyatına yemek yemek veya hep ertelediğiniz kursa %50 indirimle gitmek.
Bunlar için tek yapmanız gereken Şehir Fırsatı'na üye olmak ve günlük fırsatlardan yararlanmak.
Hiç ihmale gelmez, buraya tıklayarak üye olun, şehrin güzelliklerinden ucuza faydalanın. ,
Peki fırsatlardan nasıl yararlanacaksınız? Günün fırsatını satın al dediğinizde size bir güvenlik kodu gönderilecek ve o kodu kullanacağınız firmaya ileteceksiniz.
Bence bu yöntem hem tüketici hemde işletme sahipleri için karlı olacağa benziyor.
(Firma hakkında: Daha önce Monster sitesini Türkiye'ye getiren Almanya'nın internet yatırımcıları Samwell kardeşler City Deals adını verdikleri siteyi Şehir Fırsatı'na çevirerek Türkiye pazarına girmişler. Kaynak: Sabah)



21.4.10

Yeni Sinema Günleri



Dün Emek'le ilgili haberi paylaştıktan sonra gazetede okuduğum küçücük bir habere de yer vermek istedim.

Bir grup sinemacının bir araya geldiği "Yeni Sinema Hareketi" Türk filmlerinin hak ettiği ilgiyi görmesi, seyirciyle buluşması ve daha çok izlenebilmesi için kurulmuş. İlk projeleri "Yeni Sinema Günleri" kısa süre önce seyircisi olmadığı gerekçesiyle kapanan Ortaköy Feriye Sineması'nda yapılacak.

23 Nisan-9 Mayıs arasında yapılacak sinema günlerinin biletlerine Feriye Sineması gişesinden ulaşılabilir.

İzleyiciler olarak bizimde buna karşı duyarlı olmamız ve gereken ilgiyi göstermemiz gerekir diye düşünüyorum. Vizyonda kaçırdığınız bir sürü başarılı Türk filmini izlemek için güzel bir fırsat.
Sinema günlerinin programı için şu adrese göz atabilirsiniz:

http://www.yenisinemahareketi.com/

Feriye'de sinema öncesi Ortaköy'de kahve keyfi, sonrasında güzel filmler izlemek gibisi olabilir mi? :) Haydi herkes Feriye'ye!
Facebook sayfasından da takip edebilirsiniz kendilerini : Yeni Sinema Hareketi