18.2.13

Primal Scream - 2013



Primal Scream'i bu sabah BBC 6'de kaçırdım ama az önce yayınlanan videoyu hemen izledim.
Şarkıyı çok ama çok sevdim. 11 Mayıs'ta yayınlanacak albümün tamamını dinlemek için sabırsızlanıyorum!

Yeni şarkıyı nasıl buldunuz?

15.2.13

Karanlığın içinden süzülen yıldız

www.instagram.com/manolyafikri


Küçükken okuduğunuz kitapları "büyüyünce" tekrar okuduğunuzda bambaşka anlamlar çıkarır ve apayrı şeyler hissedersiniz ya, yıllar içinde Interpol'un müziği de bende öyle bir etki bıraktı. Onları ilk dinlediğim yıllarda o yaşların karmaşasını taşıyordum içimde. 20'li yaşların ortasındaysa çok farklı bir yerden bakıyor bana Interpol. Turn On The Bright Lights'ı ilk dinlediğimde lise sona geçmiştim sanırım. Carlos Dengler'in muhteşem bas riffleri, Daniel Kessler'in ortaya çıkardığı melodiler, Sam Fogarino'nun davuldaki şahane performansı, Paul Banks'in kimselere benzetemediğim kusursuz sesi ve her dinlediğimde anlamlandırmaya çalıştığım bulmaca gibi sözleri beni derinden etkilemişti. Gözlerimi kapatıp Paul Banks'i duyduğumda, derinden gelen sesini aslında çok yakınımda hissediyordum. Sanki gözlerimi kapatıp açtığımda karşımda onu bulacakmış gibiydim. Müzikal anlamda The Smiths'den sonra beni en derinden etkileyen grup olmuştu Interpol. Ve tabii Paul Banks de en sevdiğim vokaller arasındaki değişilmez yerini hep korudu.

2009'da Julien Plenti adıyla ilk solo albümünü çıkaran Paul Banks'i, o zamanlar Interpol'den ayrı bir yerde konumlandıramamıştım. Onu gruptan ayrı görmek bana tuhaf gelmişti. Şarkılarını sevmiş miyim? Evet tabii ki. Hatta o albümden "Fly As You Might" beni en derinden etkileyen şarkılardan biri olmuştur. Onun büyüleyici sesini dinleyip de sevmemek mümkün değildi. Ama bir şeyler eksikti sanki. Geçtiğimiz sene kendi ismiyle yayınladığı "Banks"te durum değişti. "Interpol ve Julien Plenti gömleklerimi çıkarıp kenara koydum, olduğum gibi burdayım" dercesine, kendine has tavrıyla ortaya çıktı. Interpol'den ayrı durmaya çalışmayan ama farklı bir şeyler yapmaya çalıştığını kanıtlayan Banks'i bağrıma bastım.

Interpol'un sesi olduğundan, yaptığının farklı bir şey olduğunu insanlara kabul ettirmesi zor olsa gerek. Albümü dinlediğimde ayrımı hissetsem de, Babylon'da onu dinlediğimde Paul Banks'in en yalın haliyle karşımızda olduğunu anladım. Karanlığın içinden sahneye süzüldüğünde tıpkı etrafından yayılan ışıklar gibi, karşı konulamaz etkisi beni sardı. Şarkılara içimden eşlik ediyor, neredeyse hiç hareket etmiyor ve büyülenmişçesine sahneye odaklanıp kendimi Banks'in sesine teslim ediyordum. Gözlerim Interpol'un diğer üyelerini aramıyordu. Klavye-arka vokal-bass'ta Brandon Curtis, gitarda Damien Paris ve davulda Charles Burst hem harika çalıyor hem de Paul Banks'le iyi bir iletişim yakalamış gibi görünüyorlardı. Onun sesi içime işlerken orada olduğum için çok mutlu olduğumu hissettim. Banks ve Julien Plenti Is... Skyscraper'daki şarkılyarı canlı dinlemek, 2011'deki Interpol konserine gidemediğim için hala çok üzülsem de Paul Banks'i dünya gözüyle görmek benim için büyük anlam taşıyordu. Hele ki, seyircinin bazı şarkılara eşlik ederken Paul Banks'in yüzündeki gülümsemeyi görmek paha biçilemezdi.

Dünya gözüyle görmek derken, konser sonrasında Kontra Plak'ın Twitter hesabında gördüğüm tweet o olayın daha da yakından gerçekleşmesine olanak sağladı. "Sürpriz !!! Bugün ve yarın @babylonistanbul'da sahne alacak olan Paul Banks yarın 14-15 arası @kontrarecords'da! Sohbet, imza, vesaire.." diye yazıyordu. Bu ancak bir hayalin gerçekleşmesi olurdu ve oldu da. Önce "İşten izin alabilir miyim?" diye düşünsem de, çok anlayışlı ve şeker gibi bir patrona sahip olduğum için o düşünce hemencecik geçti. Bu sefer de sorumluluk sahibi tarafım "Bu kadar iş varken nereye gidiyorsun?" dedi ama orada da Deniz imdadıma yetişti. "Ben daha önce böyle bir durumda gitmediğim için pişman olmuş biri olarak gitmeni öneriyorum" dediğinde hazırlanıp çıktım. Karnımda yüzlerce kelebeğin ağrısıyla Kontra Plak'ın yolunu tuttum. Oraya vardığımda imza olayı bitmiş, NTV için çekim yapılıyordu. İmza olayının bittiğini bile anlamamıştım ve orada bekliyordum, birden "İmza almayan var mı?" denildiğini duyunca heyecanla Paul Banks'in yanına yaklaştım. Elini sıkıp imza için gelmediğimi sadece konserin beni çok etkilediğini, albümü çok sevdiğimi ve bir röportajına istinaden kritiklerin dediğinin önemsiz olduğunu, bunu dün gece bir kez daha anladığımı ve harika bir iş çıkardığını söyledim. Niyetim "Çok iyisin, çok da güzelsin" tadında bir konuşma yapmak değildi tabii ki, gayet içten hissettiklerimi söyledim sadece. Sonra da gerçekten çok tatlı gülümsediği bir fotoğrafa sahip oldum. İmzaya önem vermeyen biri olarak bu fotoğraf benim için çok değerli oldu.


Ne de tatlı gülümsemiş, değil mi?
Fotoğraf: Şehnaz Aygül


Bu arada Kontra'da toplasan 15 kişinin olmasına aşırı şaşırdığımı belirtmeden edemeyeceğim. Babylon'un Twitter hesabından da duyuru yapılmasına rağmen (çalışanları tenzih ediyorum tabii ki) o kadar az insanın gelmesi tuhafıma gitti. Bir de, her konser sonrası dile getiriyorum ama İstanbul'da normal saatlerde konser izleyeceğimiz günleri merakla beklediğimi bir kez daha dile getirmek istiyorum. Tamam, burada Avrupa'daki gibi gerçekten müziğe odaklanan insan sayısı çok değil, "ortam olsun" diye gelenler de çok fazla ama hafta içi eve 1'de dönmek de hiç hoş değil. Buna alışmış - alıştırılmış- insanlar pek ses çıkarmıyor ama Amerika ve Avrupa'da bu yapılabiliyorsa "Bizde neden olmasın?" diyorum. (Konser boyunca durmadan konuşan insanlaraysa ne desem az, geçiyorum) Kısa bir not da Paul Banks öncesi izlediğimiz The Away Days'le ilgili. Grubu üçüncü izleyişimdi ve bu en beğendiğim performansları oldu. SXSW'ya katılacak olmaları da cidden çok sevindirici bir haber. Umarım o festival önlerinde çok çok daha güzel kapılar açar.

Konseri hipnotize olmuş izlerken telefonu yan çevirmek bile aklıma gelmemiş, çektiğim iki videoyu da sadece telefonumda kaybolmasın diye yükledim Youtube'a ama siz de dinlemek isterseniz (çünkü görüntülerde bakacak bir şey yok pek :) ) aşağıya ekliyorum videoları. Eylül ayında konser haberini aldığımdaki heyecanın kat kat fazlasını yaşatan Babylon ve Kontra Plak'a çok teşekkürler.

I feel young again, thanks a lot.






11.2.13

Seni yerim Adele

Siz de kimi zaman onun yanaklarını böyle sıkmak istemiyor musunuz? Yanaktan makas olayı hiç hoşuma gitmez ama böyle iki yanından tutup "Ay canım ne tatlı şeysin sen öyle!" diyesim geliyor Adele'i görünce. Dave Grohl da aynı şeyleri hissetmiş olacak ki, dün akşamki Grammy'lerde bizim yerimize o görevi yerine getirmiş.


Günün fotoğrafı


1.2.13

1, 2, 3 deneme... Vampire Weekend



Vampire Weekend bize sinyal yolladı! 
Tumblr hesabından yayınladıkları bu gif bize bir şey anlatmaya çalışıyor ama ne?
Belki de üçüncü albümlerinin ismi saklıdır burada?