27.6.11

Parçaları Birleştirelim!

Sonunda beklenen gün geldi, üniversite sınavı da bitti ve tatil sezonu resmen açılmış oldu. Yurt dışına çıkanlar, çantasını kapıp güneye inenler derken, havaalanları da kalabalıklaşmaya başladı. Havalar sıcak olduğunda kültür turizminden çok, haklı olarak deniz tatili tercih edilir. Zaten deniz ve güneş kadar insanı rahatlatan şey azdır. Eğer tatile gidebilecek şansımız varsa, kışın eksikliğini çektiğimiz D vitaminine kavuşurken bir yandan da ruhsal ve fiziksel olarak dinlenme şansı buluruz. Değilsek bile, şehirdeki havuz ve sahiller yine bir kaçamak noktası. 
Markalar da indirime girmişken şu an tatil alışverişi yapmanın tam zamanı! Tatilin en önemli parçası mayo ve bikinilerde sonsuz bir çeşitlilik söz konusu. Bikini yıllardır popülerliğinden birşey kaybetmiyor ama ben her zaman tek parça mayoyu daha güzel bulurum. Bikiniye göre çeşit daha azdır ama iyi bir parça buldunuz mu ondan güzeli yoktur. Bikini vücudu ikiye böler, tek parça mayo ise vücudu olduğundan ince ve uzun gösterir. Eh öyle bir artısı varken, hadi gelin parçaları birleştirelim!

Siyahlar, dolaplarda olduğu gibi plaj çantalarının da vazgeçilmez rengi. Siyah deyip geçmeyin, modeline göre siyah bile çok farklılık gösterir.

1. Tavik(asos) - 80 GBP
2. Marks&Spencer - 29.50 GBP
3. Urban Outfitters - $ 89
4- Tyler Rose(www.revolveclothing.com) - 323 TL


1. Asos - 35 GBP
2. VS - $ 120
3. Asos - 30 GBP
4. CK - 81 GBP


Çizgiler: Dikey ve ince çizgiler uzun, kalın ve yatay çizgiler daha geniş gösterir. Örneğin göğüs tarafı yatay çizgili ve açık renk, aşağı kısmı düz renkte bir mayo giyerseniz, göğüslerinizi ön plana çıkarıp alt taraftaki fazlalıklarınızı saklamış olursunuz. Her zaman için geçerli olan renk desen kuralları, küçük çiçekler, küçük desenler, uzun ince çizgiler ve düz koyu renkler saklamak istediğiniz bölgeleri daraltır. Büyük- geniş desenler, yatay kalın çizgiler ve açık renkler ön plana çıkarmak istediğiniz yerleriniz için kullanılır ve daha geniş gösterir.

1. Juicy Couture - 274 TL
2. Anthropologie - $ 89
3. Marc by Marc Jacobs - 109 GBP
4. Butterfly by Matthew Williamson (for Debenhams) - 28 GBP
5. H&M - 9.95 Euro
6. Urban Outfitters - $ 99


Göğüsleriniz küçük ve kalçalarınız geniş değilse straplez kesimleri rahatlıkla giyebilirsiniz.

1. J by Jasper Conran (for Debenhams) - 31 GBP
2. J.Crew - $ 105
3. Tavik - $ 94
4. Mikoh - 310 TL
5. J.Crew - $ 92
6. Asos - 35 GBP


Fırfırlar bikinide olduğu gibi, tek parça mayoya da çok şirin bir hava katıyor.

1. Debenhams- 30 GBP
2. Floozie (Debenhams) - 34 GBP
3. Juicy Couture - $ 172
4. Urban Outfitters - $ 89
5. H&M - 9.95 Euro
6. Marks&Spencer - 29


50'lerin modasını her zaman çok sevmişimdir. İşte bunlarda o retro ruhu yansıtan şık modeller.

1. J.Crew - $ 175
2. Lepel (Asos) - 35 GBP
3. Carmen Marc Valvo - $125
4. Seafolly - 95 GBP
5. J.Crew - $88


Baharın çiçeklerini üstünde taşıyan neşeli parçalar.

1. Cyn&Luca (UO) - $119
2. Ted Baker - 65 GBP
3. J.Crew - $125
4. Debenhams - 16 GBP
5. Anthropologie - $149
6. Per Una (M&S) - 29.50 GBP


Hayvan desenlerini aksesuarlarda çok severim, giysi ve mayoda pek değil ama elbet seveni vardır.

1. Pineapple - 60 GBP
2. Diane Von Furstenberg - 249 TL
3. VS - $118
4. Marks&Spencer - 39.50 GBP
5. H&M - 19.95 Euro


Göğüs kısmı destekli mayolar, küçük göğüsler için ideal. Büyük göğüsler ise mutlaka boyundan kalın askılı modelleri tercih etmeli.

1. Seafolly - 92 GBP
2. J.Crew - $88 
3. Marks&Spencer - 36 GBP
4. VS - $114
5. Paolita(asos) - 135 GBP



Bu modelleri ararken, Türk markalarının online alışveriş konusunda çok yol kat etmesi gerektiğini görmüş oldum. Ten'de online alışveriş var ama modeller 2010'un. Zeki Triko'da online alışveriş mümkün ama fiyatlar ortalamanın çok üstünde. Hazır giyim firması olmasına karşın, mayo konusunda en fazla gelişme gösteren marka kesinlikle Koton. Güzel modeller ve uygun fiyatlar mevcut. Onlarda da online alışveriş olmaması eksi bir taraf. YKM ve Boyner gibi büyük mağazalardan bu konuda iyi bir performans beklerdim ama onların sitesi de beni hayal kırıklığına uğrattı malesef. İşin kısası, Asos gibi uygun fiyatlara sahip, online alışveriş imkanı olan Türkiye'ye özgü tek bir marka bile yok şu an. Artık internetten alışverişe de bir kota geldiği için, mağazaları dolaşıp daha fazlasına siz bakacaksınız. Cevahir'de yer alan Debenhams'de hem uygun fiyatlı hem de değişik ürünler bulabilirsiniz. Onun haricinde Kyo, Koton ve H&M'de çok güzel mayolar bulmanız mümkün. Anahtar noktaları bildikten sonra vücudunuzu iyi göstermek sizin elinizde. Haydi plaj alışverişine!

14.6.11

The Kooks - The Saboteur *New Single

Listen new single from The Kooks's forthcoming album.


The Kooks'un Eylül'de çıkması planlanan albümünden yeni single "The Saboteur".



13.6.11

Wild Beasts - Smother


Wild Beasts'in 2008 tarihli debut'su "Limbo,Panto"yu dinlediğimde onun çok eşsiz bir şey olduğunu düşünmüştüm. Gelecek vaat eden harika albümlerin filiziydi o. 2002'de önce "Fauve" ismiyle kurulan, 2004'te şu anki ismini alan grup, 2005'te Tom'un da gruba katılmasıyla bugünkü halini aldı. İngiltere'nin kuzeyinde, "Auld Grey Town" olarak da bilinen Kendal'da başladı grubun hikayesi. Lisedeyken Hayden Thorpe ve Ben Little ilk adımları attılar ama grubun büyümesiyle, oraya sığamayıp Leeds'e taşındılar. Gruba en son katılan Tom Fleming vokallerde Hayden'e eşlik etmeye başladı. 

Bad Sneakers Records'dan çıkardıkları iki EP sonrası Domino'yla anlaşan grup, ilk albümü "Limbo, Panto"yu 2008'de yayınladı. Benim Wild Beasts ismini ilk görüşüm ise Youtube'un sağ tarafta önerdiği videolar sayesinde oldu. 2007'de "Assembly"yi dinlediğimde şarkıyı pek beğenmedim ama Hayden'in sesine bayılmış ve hemen onlarla ilgili bir araştırma yapmıştım. Ne var ne yok bulup dinlemek istiyordum. İlk albüm Hayden ve Tom'un sesiyle büyülüyor ama kendi içinde biraz kopuk olması nedeniyle albüme odaklanmamı zorlaştırıyordu. Asıl büyük çıkış ikinci albüm "Two Dancers"la geldi. Büyük kitleler tarafından tanınmalarını sağladı ve neredeyse bütün kritikler tarafından fazlasıyla övüldü. Mercury adaylığını The xx'e kaptırsalar bile "Two Dancers" benim hayatım boyunca en sevdiğim albümler listesine doğrudan giriş yaptı. O albümdeki her bir şarkı gerçek sanat değeri taşıyor. Hayden'in falsetto'ları ve Tom'un bariton vokaliyle, ince işlenmiş sözlerin buluşması ortaya gerçek bir şaheser çıkarmıştı.  Onları "Efes Pilsen One Love Fest"te canlı görmek aşkımı alevlendirmişti. Alkolü ağzıyla içmeyen bazı festivalcilerin yüzünden sahneden erken inmişlerdi ve onlara doyamamıştık ama açıkçası ben gün boyu dinlesem yine doyamazdım. İnsan sevdiği bir grubu canlı dinleyince sanırım hep daha fazla dinlemek ve görmek istiyor. O günden beri Wild Beasts en sevdiğim beş grup arasına girdi ve son albümle sanırım benim için zirveye yerleşti. 


Two Dancers gibi çok başarılı bir albümün ardından gelecek olanı herkes gibi ben de çok merak ediyordum. Yeni Wild Beasts tınılarına öyle ihtiyacım vardı ki, 9 Mayıs'ta yayınlanan albüm "Smother"ı çıktığı günden itibaren dinliyorum (ve bu arada onun haricinde fazla bir şey dinlemediğimi de belirtmek gerek). Belki abarttığımı ya da Wild Beasts'e körü körüne aşık olduğumu düşünebilirsiniz ama onları dinlerken "İşte bu sahici ve hipnotize eden bir müzik" diye düşünüyorum. Albüm prodüksiyon, vokal, enstrümanlar ve sözler açısından gerçekten çok iyi. Şarkılar albüm kaydında süper ama canlı ve akustik hallerinin ayrı bir tadı var. 

Lion's Share zarif piyano tınıları ve elektronik melodilerle harmanlanmış bir şarkı olarak albümün açılışını yapıyor. Tom Fleming, Hayden'in yumuşak tonlamasına "Boy, what you running from?" diye sorarak karşılık veriyor.
Bed of Nails sözleri itibariyle en romantik parçalardan biri. "I would lie anywhere with you, any old bed of nails would do”. Ayrıca bu Mary Shelley'nin "Frankestein"ından etkilendikleri şarkı olma özelliğini de taşıyor. 
Vokali Tom'un üstlendiği Deeper, yavaş ve adı gibi derin olan bir şarkı. 
Loop the Loop'ta Hayden'ın güzel mırıldanmalarını duyuyoruz. "Don’t you think that people are the strangest things?" diye soruyor bize. Evet, gerçekten de öyle. 
Wild Beasts'in şarkı sözlerinde genel olarak seksi ve erotik öğeler var ama bunlar açık açık gözümüze sokulmuyor, tam tersine o kadar incelikle yazılmış ki, edebiyatçıların okuyunca etkileneceklerini düşünüyorum. Özellikle Plaything'de o erotizmi sadece sözlerde değil, vokallerde de hissedebiliyorsunuz. 
Hayden'ın sesine ne kadar bayılsam da, Tom'un bariton sesinin de ayrı bir güzelliği var ve onun güçlü vokalinin hissedildiği şarkıları çok seviyorum, albümün altıncı parçası Invisible onlardan biri. 
Albümün çıkış parçası Albatross çok dramatik ve masalsı hissiyatı olan bir şarkı, video klibi de enfes. 
Wild Beasts'in harika melodilerinde başrolde olan davulları unutmamak lazım, Chris Talbot bütün şarkılarda olduğu gibi Reach A Bit Futher'da da iyi bir iş çıkarmış. 
Sözlerini en çok beğendiğim şarkılardan biri olan Burning, Tom'un sakin ve konuşurmuşçasına mırıldandığı sözlerle başlıyor ve şarkıyı dinlerken "Tamam birazdan bir patlama gelecek" diyorsunuz. Bekliyorsunuz ama şarkı o gizem içinde devam edip, sona eriyor. 
Albümün kapanışı End Come Too Soon'la yapılıyor. Albüm bittiğinde sonun çabuk geldiğini hissedip tekrara alıyorsunuz ve "Smother" sizi içine çekmeye devam ediyor. Kendal'lı grubun kitaplara konu olabilecek harika satırları ve bu çağda hiçbir grupta bulamayacağımız soylu ve narin havası "Smother"la zirveye yükseliyor ve diskografilerinde harika bir yere konumlanıyor. Bu albümde tam bir bütün olan Wild Beasts yavaş ama sağlam adımlarla "kült"lük mertebesine yükselecek gibi görünüyor.

7.6.11

MAG Dergi Haziran Sayısı

My blog featured in MAG magazine for June issue, in Bengü Arslan's column "Trend Report". Thanks so much to Bengü Arslan and MAG magazine!


MAG Dergi yazarlarından Bengü Arslan, dergide hazırladığı Trend Raporu köşesinde blogumu "Ayın Blogu" olarak seçmiş. Kendisine ve MAG Dergi'ye çok teşekkür ediyorum. Blogum basılı bir dergide ilk kez yer alıyor. Bir basım hatası olmuş, "alternatif"ten sonra gelen "müzik" unutulmuş, siz söylemeden ben yazayım dedim :)



2.6.11

San Diego Hatıraları


Son zamanlarda Amerika'yı biraz özlemeye başladım. Sadece 3 gün geçirdiğim ve tadına doyamadığım San Diego, yaşanılacak en huzurlu yerlerden biri gibi. Deniz/okyanus olan bir yeri sevmemem pek mümkün değil zaten. Harika kumsalları, sürekli baharı yaşayan mevsimiyle ideal şehirlerden biri. 
San Diego 1850 yılına kadar Meksika'ya bağlıymış. O yüzden Old Town'da oradaymış gibi zaman geçirebilirsiniz. Neredeyse her yer Meksika restoranları, Margarita'larını öne çıkaran barlar ve Meksika'ya özgü hediyelik eşyalar satan yerlerle dolu. Bizim Alaçatı'yı andırıyor.
Havası güzel dedim ya, gitmişken Pasifik Okyanusu'nda yüzmemek olur mu? Ekim ayı olmasına rağmen sıcacık havası sayesinde pırıl pırıl kumsallarında zaman geçirip, dalgaların keyfini çıkardım. 
Amerika'da her şehrin bir downtown'ı var, bütün yüksek binaları sadece orada görebilirsiniz. Şehrin kalbi orada atar. Gezdiğim şehirler içinde sanırım en fazla homeless(evsiz)'ı San Diego downtownda gördüm. Fakat korkulacak bir şey yok, hepsi zararsız ve kendi halinde insanlar. Restoranlarda porsiyonlar çok büyük olduğu için geri kalanı daha sonra yenmek üzere paket yapılıyor, ben de geri kalanını paket yapıp homeless'lara veriyordum. 
San Diego'da "Hotel Circle" adı verilen bir bölge var. Adından da anlaşılabileceği gibi otellerle dolu bir yer. Her bütçeye göre konaklama yerleri mevcut. Her zaman olduğu gibi internetten 1-2 ay önce rezervasyon yaptığınız takdirde çok uygun fiyatlara süper otellerde kalabiliyorsunuz. Ayrıca Los Angeles'a arabayla 1.5-2 saat uzaklıkta olduğu için orada kalıp, günübirlik gidip gelebilirsiniz. Mesela biz toplamda 5 gün San Diego'da kaldık ama 2 gün LA'deydik. 
Zamanım olmadığı için müzelere gidemedim (ki benim gibi müze delisi biri için olacak şey değil) ama gitmeden önce gidilmesi gerekenler diye liste yapmıştım. Museum of Art, Natural History Museum, Museum of Man, Lux Art Institute, Museum of Contemporary Art, Museum of Making Music, California Center for the Arts... Bunların hepsine gitmek için San Diego'da 10 günden fazla kalmak gerek herhalde :)
Orada geçireceğiniz gün sayısı sınırlıysa Pasifik okyanusun keyfini çıkarın, akşamları downtown'da turlayın ve Old Town'dan hediyelik eşyalar alın.
Bunlarda San Diego'dan instagram'lanmış hatıralar. Daha fazlasına facebook sayfamdan ulaşabilirsiniz.