22.11.12

No widows

Hava istediği kadar soğuk olsun ama yağmur olmasın derim şahsen. 21. kattaki ofis katından çok güzel görünse de, sesini çok sevsem de ıslanma duygusunu ve onun insanlarda yarattığı şapşallık halini sevemiyorum. Hele şemsiye olayı yok mu? Resmen akrobatik hareketler yapmak gerekiyor bazen.

Havaları geçelim de, bugün Contemporary Istanbul başladı, mutlaka gidin (25'inde bitiyor).

Bir de The Antlers'ın "No Widows"unu dinleyin. Burst Apart'taki en iyi şarkı değil de ne? Yine takıldım.

 

15.11.12

Madness - Oui Oui, Si Si, Ja Ja, Da Da



Az önce youtube hesabımı açtığımda yeni yüklenen videolara bakıyordum. Cooking Vinyl Records'un ardı ardına Madness'in yeni albümü "Oui Oui, Si Si, Ja Ja, Da Da"dan ses kayıtları yüklediğini gördüm.

"Never Knew Your Name"e tıkladım ve bir anda şarkıya tutuldum. "Hayatında kaç kere Madness dinledin?" sorsanız cevap veremem bile. İçli dışlı olduğum bir grup olmadı Madness hiçbir zaman. Belki de büyük bir kayıptı bilemiyorum. Bu güzellikten ekisk kalmayın, siz de dinleyin, gününüz güzelleşecek.




Albümden diğer şarkıları da şu linkten dinleyebilirsiniz.

12.11.12

Christopher Owens'dan ses var.

Blogda "Girls" ya da "Christopher Owens" diye arama yaparsanız ona olan sevgimi anlatan birkaç tane post görebilirsiniz. Owens, Ağustos(Temmuz da olabilir, emin değilim) ayında gruptan ayrıldığını söylemişti. Pek şaşırmamıştım. Grubun beyni ve sesi ona aitken, nerede olursa olsun ben onu dinlerim.

Bu arada Owens, ilk solo konserini yurdu San Fransisco'da verdi bile. Portekiz ve İngiltere'ye de uçacakmış yakın zamanda. Tur haberini aldığımda ben de tam "Bu adam ne yapıyor?" diye düşünüyordum. Hatta twitter'da biraz sesli düşününce, o da cevap vermişti. E paylaşmasam olmazdı tabii ki.

Ah keşke diyorum Chris keşke gelsen buralara!


 

3.11.12

Müziğe haute couture dokunuş; Wounded Wolf

Geçtiğimiz günlerde ofisteki arkadaşlarıma "Benim aslında bir müzik blogum var" deyip, oktopustremayndnoktakom'u tıkladığımda karşıma çıkan şey yüzünden utandım. Ağustos ayından beri yazmıyordum ve artık hayatım bir düzene girdiğine göre bloga geri dönmem gerekiyordu. Uzun uzun yazılar ya da albüm kritiklerine yine zaman olmayacak belki ama bazen bir cümle, bir fotoğraf ya da bir şarkı paylaşacağım. Şu an, devamı nasıl gelecek çok da bilmiyorum açıkçası.

Blogun güzel yanlarından biri de, benimle ortak zevki olan insanlarla bağlantı kurmam ve bir noktada buluşmamız. Çok ilginç şeyler de oluyor ama o da başka bir yazının konusu olsun. Bugünün konusu "Wounded Wolf" isimli bir plak şirketi. 



Bir gün bana Atay İlgün'den, yaptıkları işi anlatan bir mesaj geldi. Kendi müziklerini yapıp, kişiye özel olarak paketini de kendileri hazırlıyorlarmış, bir nevi haute couture! Londra-Ankara arası bağlantıları varmış ama şimdi Ankara'daki stüdyolarından işi devam ettiriyorlarmış. Sitelerini ve soundcloud hesaplarını inceleyince merakım daha da arttı ve Atay'a ulaşıp işin detaylarını öğrendim.

Wounded Wolf, Atay İlgün tarafından Londra'da kurulmuş ve ona sonradan Gözde Omay da eşlik etmiş. İkilinin şu anki en önemli maddesi olan “The Hogweed And The Aderyn" iki EP'ye sahip. İlk iki EP, Amerika'da Haute Magie, İngiltere'de Reverb Worship tarafından yayınlanacakmış.



Yaptıkları müziği CD'ye aktardıktan sonra, onun için kişiye özel bir paket tasarlayan ekip, böylece müziğin canlılığını koruduklarını düşünüyorlar. Üstelik satın aldığınız kopya, müziğin kopyası değil sizin için yapılmış bir kopya oluyor. Müziği satın alırken, aslında size özel bir sanat objesi de almış oluyorsunuz, ki bence harika bir şey!



Müziğin giderek tek düze olduğu zamanlarda, bu işe inanılmaz emek harcayan insanlara çok saygı duyuyorum. O yüzden, Wounded Wolf'un yolunun çok açık olmasını diliyorum.

Onları soundcloud ve facebook'tan takip etmenizi, sevgili arkadaşım Seden Mestan'ın ikiliyle yaptığı geniş röportajı okumanızı da tavsiye ederim.