7.12.11

Sóley - We Sink


Küçükken "yanlışlıkla" izlediğim bir korku filmi oyuncak bebeklerden korkmama sebep olmuştu. Uzun siyah saçları, mavi gözleri ve kırmızı elbisesiyle sıradan bir bez bebek gibi görünse de, fonda çalan müzikle birlikte ortalığı birbirine katmayı beceriyordu. Daha da fenası, o bebeğin aynısı bana daha sonra hediye olarak gelmişti. Onun yüzünden karanlık korkum da depreşmişti. Beş yaşında bir çocuk için ağır bir durumdu tabii.

Bir gün, bir şarkı duydum ve "Beş yaşına geri dönmek istemiyorum!" dedim ama merak da ettim. Yastığın arkasına saklanıp, korktuğum halde arada bir bakmak istediğim korku filmi; zifiri karanlıkta yürüyüp yaklaşan sesler gibiydi. Tek farkı, o korkunun yerini daha sonra başka hislere devretmesiydi. Merak, coşku ve hayal etme isteği.

Sóley'in müziğiydi bana bunları hissettiren. Mart 2010'da yayınlanan, 6 şarkılık EP "Theater Island"dan, "Kill the Clown" onunla tanışmama vesile olan şarkıydı. Eylül'de çıkardığı debut albümü "We Sink" bu sene gözümden kaçan albümlerden biri oldu. İlk EP'ye göre, o karanlık bulutlar biraz dağılmış ve bir pop albümü çıkmış ortaya. Değişmeyen şeyse piyano ve Sóley'in sesinin ön planda olması. Onun yazdığı şarkıları okumak, tıpkı kısa hikayelerden oluşan bir kitabı okumak gibi. Seabear'den ayrılıp EP'sini yapan, şimdi de ilk uzun çalarını yayınlayan Sóley, bundan sonra kendi ayakları üzerinde durmaya kararlı. "Kuzeyden babam çalsa dinlerim" diyorsanız, İzlanda'dan gelen melodilere kulak verin.

Grooveshark'tan albümü dinlemek için, tık.

1 comment:

Anonymous said...

I greatly appreciate all the info I've read here. I will spread the word about your blog to other people. Cheers.