The Maccabees'in Eylül ayında Babylon'da vereceği konser albüm çalışmaları nedeniyle Wild Beasts'ten 2 gün sonrasına, 1 Aralık'a ertelenmişti. Grubun performansını merak ediyordum ama Wild Beasts konserinin etkisinden çıkamadığım için gidip gitmemekte tereddüt etmiştim. Konser günü geldiğinde hiç olmazsa çıkacak albümden yeni şarkıları dinleriz diyerek Babylon'un yolunu tutmuştum. Bir de o gün Club Bangkok çalacaktı, kaslarımızı harekete geçirmek için iyi bir fırsattı! Yeni albümden "Feel to Follow", "Child", "Ayla", ve "Forever I've Known"u duymak yeni albüm için kalp çarpıntılarına neden olmuştu. Özellikle "Child" o gece en sevdiğim şarkılardan biri haline geldi.
Tarihler 9 Ocak'ı gösterdiğinde beklenen albüm "Given to the Wild" kulaklarımızı doldurmaya hazırdı. 2007 ve 2009 tarihli albümlerini sevmiştim ama benim en popülerlerim arasında değillerdi. Dinlemesi kolaydı ama izledikten sonra bir türlü hatırlanamayan filmler gibiydi. "Given to the Wild"da ise 10 yıl ileri gidip, ince eleyip sık dokumuşlar sanki. Orlando'nun vokali de çok farklı bir seviyeye ulaşmış.
Yaşıtındaki insanların yaptığı müziği dinlemenin en güzel tarafı; birlikte büyüdüğünüzü hissetmek. Çok klişe gelebilir ama dünyanın neresinde olursa olsun, olgunlaşma döneminde geçilen yollar, hissedilen duygular bir yerde birleşiyor. Farklı kültürlerde de olsa kendini tanımak, iç dünyanı keşfetmek aynı şeyleri hissettiriyor insana. Bir de zamanla yaptığının daha iyisini yapıp, mükemmele ulaşma hissi oluşuyor. En azından yaratıcı ve işini seven insanlar için bu durum böyle. The Maccabees de, geçmişini unutmadan onu unutturacak kadar iyi bir iş ortaya çıkarmak istemiş. Başarılı olduklarını albümü dinleyince anlayacaksınız.
Bu albümü dinlemek aynı günde hem gökkuşağının renklerini görmek, hem de karın dondurucu etkisini hissetmek gibi. Kendisini tekrarlamayan ve akılda yer eden bir albüm. Bundan öncekilere baktığımızda The Maccabees "sound"unun nasıl bir şey olduğunu söylemek zordu. Bu albümde ise yıllarca söyleyeceğimiz ve dinledikçe şarap gibi güzelleşen şarkılar var. Orlando'nun vokalinin getirdiği derinlik hissi, duygusallık... Pelican'ın sözlerinde bahsettiğim "büyüme-olgunlaşma" aşamasına geçiş mevzusu. Bu albümden dizi ve filmlere güzel soundtrack olur. Potansiyeli büyük, etkisi zamanla hissedilecek, eskimeyecek bir albüm "Given to the Wild".
No comments:
Post a Comment