SAE Institute tarafından Salon İKSV'de düzenlenen Dijital Deryada Yaratıcılık konulu paneline katıldım bugün. İlk duyduğumda çok ilgimi çekmişti ve gitmem gerektiğini düşündüm. 3 bölümlü panelin ilk bölümüne katıldım.
Hurriyet.com.tr genel yayın yönetmeni Fatih Çekirge yazılı basından dijital dünyaya geçişte kendi yaşadıklarını paylaştı. Hurriyet'in yaptıklarından ve ilerde dijital basının nereye gideceğinden bahsetti. Monologdan, diyaloğa dönen haber düzeninde ilerde yorumcuların daha fazla rol alacağını, gazetecilerinde o günkü bir olay hakkında yarınki gazete yazısını beklemeden anında 1 paragraflık yorumlarının habere ekleneceğini söyledi. Gazetenin bir sonraki günü, televizyonun o anı ve internetin o an televizyona ulaşamayanlar için sıcak haberi anında sunduğunun özellikle altını çizdi.
Netbook Media reklam şirketi CEO'su Emre Tümer'de internette reklam oranlarının dünü ve bugünü kısa bir özet geçti. Hoşunuza gitmese bile, bence reklamlar olmadan internet gazeteciliğinin ilerlemesi bu kadar kolay olmazdı. İşin içine para girince bazı şeyler biraz değişiyor ama onlar olmadan bu kadar hızlı bilgi akışına ulaşmamız zor.
Üçüncü konuşmacı Bilgi Üniversitesi'nden Doç Dr Aslı Tunç daha çok blogger'lardan ve halkın habere nasıl etki ettiğinden bahsetti. Verdiği örneklerde İngiltere metrosundaki patlama vardı. İlk 6 saat içinde BBC dahil hiçbir haber kanalı olay yerine ulaşamazken ilk görüntüler Youtube'a düşmüştü. O 6 saat içinde BBC'ye gelen mail, SMS, video kayıtları ise sınırsız ve bütün kanallar haberlerinde o amatör görüntüleri kullanmışlardı. Konuşmanın sonunda değindiği en önemli konu "Gazeteler ölebilir ama gazetecilik asla". Yüzde yüz doğru çünkü gazeteler iPad'e de geçse orda yazılanların içeriği her zaman önem taşıyacaktır. Haber sadece başlıktan ibaret değil, okurken hala içinde neler yazdığına dikkat ediyoruz. Zaten internet gibi sonsuz bir ortamda iyilerle kötüleri birbirinden ayırmak artık çok kolay.
Son konuşmacı IP TV derneği başkan vekili Atıf Ünaldı idi. Katılımcılara sorduğu ilk soru "Aranızda navigasyon ve iPad kullan var mı?" oldu. 3-5 kişi haricinde kimse kullanmıyordu ve bunu Amerika'da sorsa oranın %80'lere çıkacağını söyledi. Biz genelde 3-5 yıl arasında o oranlara yaklaşıyormuşuz. Evet haklı ama bence Amerika'yla Türkiye'yi karşılaştırmak pek doğru değil çünkü bizdeki alım gücüyle ordaki arasında dağlar kadar fark var. Bu tamamen ekonomiyle ilgili bir durum. Değil iPad, evinde bilgisayar olmayan, memur maaşıyla kıt kanaat geçinen bir çoğunluğun olduğu ülkeyle Amerika gibi kişi başına düşen yıllık ortalama geliri $46.000'lerde olan bir ülkeyi karşılaştırmak zor bence. Ayrıca ilerde bilgisayar kullanmayacağımızdan, önümüzdeki 10 sene içinde telefon kabinleri gibi yerlerden internetle ilgili bütün işlemlerimizi yapabileceğimizden bahsetti. Gelecek teknolojisiyle ilgileniyorsanız Atıf beyi mutlaka takip edin.
Salon İKSV ve SAE Institute'a böyle yararlı bir panel düzenledikleri, konuşmacılarada yararlı bilgilerini bizlerle paylaştıkları için teşekkür ederim ama ilk oturumda her konuşmacının en azından yarım saate ihtiyacı vardı bence, belki bir dahaki sefere...