20.9.11

Girls - Father, Son, Holy Ghost


Twitter hesabımı takip ediyorsanız, son zamanlarda en çok beklediğim albümün Girls - Father, Son, Holy Ghost olduğunu görmüşsünüzdür. Hatta son postlarımın arasında en çok onlara ait videolar var. Girls benim için çok farklı bir grup. Christopher Owens ise gerçekten tanımayı istediğim, çok sıradışı bir karaktere sahip olduğunu düşündüğüm Girls'ün beyni, her şeyi.

Christopher Owens 16 yaşına kadar Children of God adlı tarikatın üyesiymiş. Daha doğrusu o tarikatın içinde doğmuş. 1960'lı yıllarda kurulan dini tarikat tek bir aile olmayı amaçlamış, böylece tarikat üyeleri birbirlerini fiziksel, cinsel ve ruhsal anlamda sevmeyi benimsemişler. Bu sakat durum doğal olarak cinsel ve psikolojik hastalıkların belirtilerini göstermeye başlamış. Gruptan ayrılan gençler gerçek hayata uyum sağlayamamış ve çoğu intihar etmiş.

Owens'ın babası bu tarikat olaylarını saçma bulduğundan ve herhalde artık canına tak ettiğinden annesini terk ederek, gruptan ayrılmış. Miami'de doğan Owens, 16 yaşına kadar Amerika'ya ayak basmamış. Annesiyle birlikte Avrupa ve Asya'nın birçok yerinde bulunmuş. O yaşa kadar okula gitmemiş, söylediği şarkılar ise ona orada öğretilen dini şarkılarmış. 13-14 yaşlarındayken tarikatta 18'ine gelen ve oradan ayrılan gençleri görünce "Eninde sonunda bende bunu yapacağım" demiş. Büyük bir cesaret örneği göstererek 16 yaşında Slovenya'dan Teksas'ta yaşayan ablasının yanına uçmuş ve tarikatla bağlarını koparmış. Çok farklı bir ortamda büyüdüğünü söyleyen Owens'a göre annesinin ve tarikattaki insanların yaşadığı hayat akıl almaz derecede çılgınmış. Çılgın derken, anlatmak istediği aslında o hayatın gerçekten saçma olduğu. Düşünsenize, dışarıda yapılan müzikleri dinleyemiyor, okula gidemiyor, hasta olduğunuzda öylece iyileşmeyi bekliyorsunuz - çünkü onlara göre hastaneye gitmek gereksiz. Tarikattan sıyrılıp gerçek hayata dönünce önce bir manavda, ardından bir restoranda çalışmaya başlamış. Daha sonra ise Stanley Marsh isimli milyoner bir iş adamıyla tanışarak onun danışmanlığını yapmış. Yaklaşık 4 yıl onun yanında olan Owens, Marsh'ın kendisi için bir baba figürü olduğunu ve onunla tanışmasının hayatının dönüm noktalarından biri olduğunu söylüyor.

Christopher Owens gitar çalmayı Danimarka'da yaşadıkları sürede öğrenmiş ve müzik onun için sıradan bir şeymiş. Amerika'ya taşındığıda punk yapan bazı çocuklarla tanışıp, onların grubunda gitar çalmış ama o sırada bile müzik onun için sadece arkadaşlarının grubunda çalmakmış. Kız arkadaşıyla kurduğu "Curls" adlı grup, kız arkadaşı onu terk ettiği ve "Şarkıların bir boka benzemiyor" dediği zaman bitmiş (Şimdi pişman mıdır?). O terk edilişten sonra "E yazdığım şarkıları ben söylersem nasıl olur?" diye düşünürken Chet JR White'la tanışmasıyla "Girls" ortaya çıkmış olur. JR "Ben kayıt yapmayı ve ve prodüksiyonu beceririm, gitar da çalarım" deyince Owens'ın yazdığı şarkıları toplar ve ilk albümleri "Album"u yaparlar. Ardından çok iyi bir EP ve sonrasında çok beklenen "Father, Son, Holy Ghost".

Albümden gün yüzüne çıkan ilk şarkı "Vomit" olmuştu. Ardından albümün açılış şarkısı olan "Honey Bunny" geldi. FSHG'u dinlediğimde sanki bu şarkılar uzun zamandır vardı ve hepsi benim en sevdiğim şarkılardı gibi hissettim. O kadar klasik bir tat var ki albümde... Çok "saf" bir müzik ve Owens'ın kalbinden dışarı taşan sözler. Owens aşkı arıyor ve şarkıları aracılığıyla bunu dile getiriyor. Onu gerçekten seven bir kız istiyor, kirli saçları ve zayıf vücuduna rağmen(Honey Bunny). Girls, şarkı adlarında "özel isim" kullanmayı da pek seviyor ve o şarkılar da nedense enfes oluyor. Daha önceki albümlerinde yer alan Carolina, Laura, Lauren Marie'den sonra Alex ve Jamie Marie'de gerçekten çok güzel şarkılar. "Die" albümde gitarların en ön planda olduğu, en gaz şarkısı. Mesajı çok depresif görünse de, gerçek değil mi? We're all gonna die! "My Ma" albümdeki en arabesk şarkılardan biri, yalnızım ve tek istediğim sevmek-sevilmek. "Vomit" ise bizi melankoliden öldürecek bir şarkı. Bu arada isminin "Vomit" olması, İncil'de geçen "Ahmaklığını tekrarlayan akılsız, kusmuğuna dönen köpek gibidir.(As a dog returns to its vomit, so a fool repeats his folly)" ayetine dayanıyormuş. "Love Like a River" tanıdık ama biraz fazla tanıdık geldi. Bulan olursa bir ses etsin. "Magic" albümün geri kalanına göre çok daha mutlu bir pop şarkısı. "Forgiveness"te ise sanki Children of God zamanlarına bir gönderme var, ya da bana öyle gelmiş olabilir. "Just a Song" akustik gitarla yapılan uzun bir girişten sonra sakin sakin devam edip öyle biten bir şarkı. Albümün bana tek "sıradan" gelen şarkısı ise "Saying I Love You" sanırım.
Sonuç olarak, Girls'ün yeni albümünde çok farklı bir sound bulamıyorsunuz ama Girls'ün müziğinin en önemli noktasının samimiyet ve saflık olduğunu düşünüyorum. Bu Owens'ın geçmişinden dolayı da olabilir, şarkı sözlerinin yalın ama vokalinin derin olmasından da. Belli olan bir şey var ki, Owens'da doğal bir yetenek ve JR'da da bu yeteneği daha iyi hale getirme becerisi var.

Albüm notu: 9/10



Edit: 17:00 itibariyle NY Times'da yayınlanan videoyu da, ayrı bir post yapmamak için buraya ekliyorum :)

No comments: